Sevgili
Arkadaşlar, 10.04.2020
Dünyada ve Ülkemizde devam eden
pandemik hastalık olan COVID-19
salgınının yayılımı ile birlikte küresel ekonomiye ve bizlere etkilerini
değerlendirmemizi zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizdeki
ekonomik kriz ile birlikte sağlık sorunun ciddiyetini 11 Mart’taki gelişme ile
birlikte anlamaya başladık. Önlemlerimizin yetersizliği ile beraber toplumsal
dayanışmamızın yeterli olmadığını da yaşadık.
Öte yandan, insan yaşamın sürmesi için temel bazı etkinliklerin
sürdürülmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda sektörlerimizde, öncelikle üretim
yapılan fabrika ve işletmelerde alınması gereken bazı önlemler hakkında görüş
ve önerilerimizi paylaşmayı görev biliyoruz.
Sektörümüzdeki
yaklaşık iki aydır çalıştığımız turistik tesislerimizin önce bir kısmı olmak
üzere son bir aydır neredeyse tamamı kapandı. Çoğu ise kapatıp çalışanlarını da
eve gönderdi. Çalışma hayatındaki belirsizlikler kadar endişelerle kararlar
aldık.
Öncesi
ekonomik krizde sıkıntılı günler sürerken, sonrasında dünyadaki pandemik hastalık
olan COVID-19 Salgını sonucu iş insanlarının masrafları haricinde
neredeyse faaliyetleri kalmamıştı. Tesislerini kapatmalarında haklı olmakla
birlikte, tedarikçilerine bilgi bile vermemeleri anlaşılır gibi değildi…
Kapanan
tesislerin siparişleri üzerine özel üretilmiş ürünlerini bile teslim edemedik. Hatta
kapılarından geri getirdik. Üretimi durdurmamak için döviz artışlarının etkisi
ile fiyat artışı bir yana hammadde ve yarı mamül ürünleri piyasadan tedariğinde
bile zorlandık. Kapanan tesislerin mevcut siparişlerinin üretimlerini de durdurmak
zorunda kaldık.
Stoğumuza
yaptırdığımız ürünlerin fazlalaşması sonucu Nisan ayı başında Kısa Çalışma’ya
başvurduk. Üretimlerimizi durdurduk.
Salgınla
mücadeleye destek için stoklarımızdaki ürünler ile plastik şişelerimizin
üretimlerini sürdürerek satışlarını da yapıyoruz.
Tedarikçiler
olarak bu gelişmelere karşın, stok satışı ile istenen siparişlere göre
sanayiciler olarak üretimlerimizi sürdürmeye çalıştık, çalışıyoruz.
Açıklanan önlemler artan
sıkıntılara ve belirsizliklere çare olabilecek mi? Bu adımlar özellikle iş
dünyası ve çalışma hayatı için yeterli görünüyor mu?
Tesislerini
kapatanlar haklı olsalar bile, siparişlerini alıp borçlarını da ödemeleri
gerekmez mi?
Bizler
ise, ne zaman tahsil edeceğimizi bilemediğimiz alacaklarımız ve özel
ürettiğimiz stoktaki ürünleri ne zaman teslim edeceğimiz ve parasının tahsil
süresi belli olmayan bir durumla baş başa kaldık. Önümüzdeki süreçte; maaşlar,
kredi taksitleri, kredi kartları, çek, senet, kira, aidatlar, elektrik, su, SGK
ve vergiler...vs ödemelerimizi ödeyerek fabrika ve işyerlerimizi geleceğe nasıl
taşıyacağız? Çalışanlarımıza nasıl sahip çıkacağız?
Parası
olup borcunu ödemiyorsa, banka ve kamu da alacaklarını faizsiz ertelemiyorsa,
özellikle biz KOBİ’ler istihdamı koruyup çalışmalarımızı nasıl sürdüreceğiz?
Son
yıllarda sıklaşan pandemik hastalıklar sonucu artan salgınlar için üretimimizi
güçlendirebilmemiz amacıyla hammaddesi bile üretilen ürünleri tüketerek
bağımsızlığımız sonucu her türlü krizle baş edebileceğimizi biliyoruz.
Ekonomimizin ve sanayimizin temelini KOBİ’ler oluşturuyorsa teşvik ve
desteklerde gereken önlemlerinde KOBİ’lerin temelinde alınması gerekiyor.
• Her
bir başlığını ortak akılla çalışıp oda, dernek, federasyon, vakıf ve birlikler...vs
doğal olarak TOBB, TESK, TESKOMB…gibi çatı örgütleri ile uyarılarımızı yetkililere
ulaştırarak planlama yapılması için tarihsel görevimizi yapmamızı da
gerektiriyor.
Örneğin;
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu,
Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacıları Birliği Yönetimleri
ve Kurulları,
İBB
Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve Kurulları...gibi
Sağlık
krizi süreci, bugünkü şekilde yönetilecek olursa yaklaşık üç dört ay daha evde
kalabiliriz. Salgının kontrol altına alınması da yıl sonunu bulabilir.
Örneğin;
maske konusu, nereden nasıl
edinileceği belli değil. Önce e-pttkargo sitesine girilecek, sonra e-devlet
sitesinden girilecek, diye açıklandı. Önce pttkargo bugün eczaneler dağıtacak
dendi!... Henüz sınırlı kişiye şifre gitmiş. Satışı bile yasak. Ama kullanmak
zorunlu!..
Ancak
salgın kontrol altına alınıp etkisini sürdürüp aşı ve tedavisi bulunamasa bile,
2020 yılı sonunda dünyadaki salgının ilk dalgasının göğüslendiği, aşı ve tedavisinin
de netleşebileceği söylenebilir. Bilindiği üzere “uzun bir yolumuz var” ama
sağlık süreci ile ekonomik süreci de birlikte planlayarak süreci kontrol
altında yürüterek günlerimizi de verimli geçirebiliriz.
Bunlar
iyimser öngörüm olup görüşlerinize de saygım var.
Bunlarla
birlikte yeni dünya düzeni ve ekonomik gelişmeleri birkaç başlıkta
değerlendirebiliriz. SALGIN GEÇİNCE, EKONOMİ ve biz iş insanlarını neler
bekliyor?
•
Dünya ekonomisi ile ticaretini yeniden kurmaya çalışanlar ise askeri savaşlar
yerine ticaret savaşlarına maske ve sağlık ekipmanları savaşını da katarak
“canın mı, paran mı?” temelinde korku imparatorluğunu güçlendirerek
sürdürmektedirler.
•
Kuşak yol projesi ile lojistik zincirini de geliştiren Çin ve küresel firmalar
ise 2020 yılında salgın ile birlikte yeni tedarik zinciri ve yeni tüketim
alışkanlığı kazandırdıklarını, kazandıracaklarını düşünüyoruz.
•
Teknolojinin gelişmesi, ulaşım ve lojistiğin kolaylaştığı, her geçen gün iletişim
ve yapay zekaya kadar bağımlılığın geliştiği küresel ortamda, yeni yeni
virüsler sonucu yeni yeni salgınların da yaşanacağını biliyoruz. Halk sağlığı için
sağlık altyapımızı ile sağlık ordumuz kadar tüm sektörel ordularımızı
seferberliğe hazırlamalıyız.
• Her
kes kayıp etse de, bazıları çok fazla kazanıyor. Küresel firmalar, paralarını hangi
ürünlere ve nereye yatırım yapacağını belirleyerek ülkelerin bağımlılığını daha
fazla arttırdıklarını söyleyebiliriz.
•
Ülkelerin Korona Virüs salgını ile uğradığı ekonomik tahribat ve zararlarını
belirleyerek yeni görevlere hazırlanabiliriz.
• Çek
ve senetler ile açık hesap alacakların tahsil edilememesi ve siparişlere
göre üretilmiş ürünlerin bile teslim edilemeyişi sonucu stokta birikmesi…gibi
durumlar “mücbir sebep” olmadığına göre sorunun
ötelenmesi olduğu düşünülebilir.
• Bununla birlikte tahsilatını yapamayan iş
insanları maaş, kira, sigorta, aidat, krediler, SGK, vergi..vs zorunlu
ödemeleri “sicil affı” ile yeniden kredilendirilerek ötelenmesi ise sorunun
geçiştirilmesinin adaletli olmayacağını düşündürmektedir. Yaşanan
her sorunun daha fazla kredi verilerek atlatabileceğini düşünmenin ise çıkmaz
yol olacağı da bilinmelidir.
• Ertelenmiş
biriken ödemelerin ise günü geldiğinde ödenmeyen alacakların tahsili ile
kapatılması zordur. Tedarik zincirinin yeniden işlerlik kazanması kadar
üretimlerin normale dönmesi de zaman alacaktır. Çalışma hayatının normale
dönmesi ise işsizliğin artmış olması nedeniyle yeni istihdamları da geciktirecektir.
Nitelikli işgücü kayıplarını da düşünersek küresel ekonomide yerimizi korumamızın
bile güçleşeceğini söyleyebiliriz.
•
Krizler nedeniyle ertelenen icralar kadar iflaslar ile birçok fabrika ve
işyerlerinin kapanması gündemimize gireceği öngörülmedir. İşsizliğin artması
ile can ve mal güvenliği sorununun gündemimize gelebileceği de bilinmelidir.
• Ne
kadar kısa sürede normal koşullara girebilirsek üretimlerimiz kadar tüketimlerimizi
de normale döndürebilmek için katkı koymamızı da zorunlu kılmaktadır.
•
Sürenin uzaması ise, yeni dünya düzeni’nde yeni işbölümlerini de gündemimize
getirebilir. Bu konuda hayal gücümüz, araştırmalarımız ile bilgi
birikimlerimizi ortak akılla öngörülerimizi geliştirerek yapılanmamız ve
yatırımlarımızı yapmamız için kurum ve kuruluşlarımızla birlikte çalışmamız
gerekiyor.
•
Ekonomimizde oluşacak zorlukları bugünden öngörüp önlemleri belirleyip ulusal
bazda planlamayı ve yapılanmayı bugünden yapabiliriz.
Daha
söylenebilecek çok şey olsa bile, görüş ve önerileriniz ile ortak akılla doğru
kararlarla gelecek planlamamızı yapabiliriz.
Bu yaklaşımın iş dünyasına
ekonomik yavaşlamanın süresine ilişkin bir öngörü kazandırabileceği ve ekonomik
etkinliklerin daha hızlı toparlanmasına olanak sağlayabileceğini düşünüyoruz.
Özetlersem; salgın ile verilen mücadelede toplumsal bir
dayanışmayı gerektirdiğini biliyoruz. Sorun küresel olduğu kadar çözümü de
küresel olacaktır. Bugünden her
birimizin farklı bilgi, deneyim ve öngörüleri ile zenginliğimizi paylaşmamızın
zamanı olduğunu düşünüyorum.
1. İşçi çıkarılmasının
önlemek için söz konusu kısa çalışma ödeneği, gelişen süreç nedeniyle tamamının
ödenmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle, acilen işsizlik fonunun devreye
sokularak çalışanların ücretlerinin tamamının ödenmesi gerekmektedir.
2. İcra işlemlerinin
durdurulması, çek ödemelerine getirilen korumacılık, 3 ay süre ile kira
ödemelerinin ödenmemesine yol açacak tedbirler, vatandaşın vatandaşa olan
borcunu ödemedeki her aksama, piyasada zincirleme olarak tüm kesimlere
yansıyacaktır. Hatta kötü niyetli kişilerce bu durum kullanılarak, ödemelerin
de tamamen durma noktasına gelmiş olmasıdır. Vatandaş can derdinde olup diğer
yandan yıllarını verdiği şirketinin geleceği endişesine sıkışıp kalmıştır.
3. Devletin kaynaklarını,
yurtdışı örneklerinde gördüğümüz üzere işverenin işlerini sürdürmesini
sağlayacak, vatandaşların da yaşamsal ihtiyaçlarını giderecek ödemeleri
üstleneceği gündür. Herkesin kamuya olanlar dışındaki borçlarını ve maaşlarını
ödeyebilmesi sağlanabilmelidir. Devlet, kara gün dostu olup gün, işverene,
çalışana, vatandaşa nefes verme günüdür.
Ayrıca orta ve uzun dönem
için,
1. Salgın nedeniyle sağlık
krizinin uzun sürmesi durumunda vergi, prim, kredi ve borç ertelemelerinin
şirketleri kurtarmaya yetmeyeceğinden, salgın krizi boyunca şirketler gelir
elde edemeyecekleri için kriz bittiğinde vergi ve SGK primi dahil ötelenmiş
borçları ödeyemeyecekleri,
2. Sağlık krizi geçene
kadar şirketlere devletçe nakit para verilmemesi ve borçları devlet tarafından
üstlenilmemesi halinde çoğunluğun batacağını, yeniden normale dönüldüğünde
ortada üretim ve istihdam sağlayacak şirketlerin az kalacağını,
3. Şirketlerin geleceğine yönelik teşvik ve
desteklerin verilmemesi durumunda, batan şirketlere verilmeyen kaynağı
bankalara verilmek zorunda kalınabileceği için o zaman da senelerce sürecek bir işsizlik,
durgunluk ve yoksullukla karşı karşıya kalınabileceği,
4. İçinde bulunulan sağlık krizi döneminde hane halklarına yardım
etmenin en iyi yolunun üretim ve istihdam sağlayan şirketlere yardım etmek
olduğunu, insanların işsiz kalmalarının ancak bu şekilde önlenebileceğini,
5. Şirketlerin
yaşatılmasına karar vermesi halinde, batık olan şirketleri değil gerçekten
üretim ve istihdam yapan şirketlerin kurtarılması gerekmektedir.
Salgınla bizden daha büyük
boyutlarda uğraşan Avrupa ülkeleri, sanayicilerin yukarıda belirttiğimiz
adımları attılar. Çalışanlarına, sanayicilerine, üreticilerine, işsizlerine,
yani ekonomik sıkıntıyı yaşayan her kesime devletin ödeme garantisini verdiler.
“Yaşadığımız bu krizi, bilimin
ışığında ve dayanışma ile aşacağımıza inancım tamdır.”
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder