19 Nisan 2020 Pazar

Bizi NASIL BİR DÜNYA bekliyor: Aslında BİLİYORUZ !..

Sevgili Arkadaşlar,

Çin’deki Akademisyenimizin paylaşımından, Çin’de bahsedildiği gibi yaşanıyor... 

Bizler ise facebook, Twitter, Instagram...gibi sosyal medya paylaşımlarımız kadar, 
kurumsal olarak şirket bilgi ve verilerimizi internetten girmemiz, düzenli aralıklarla güncelleme, uyap, e-devlet, e-nabız, e-imza uygulamaların zorunluluğu üstüne, 
salgın nedeniyle Sağlık Bakanlığı’nın #HayatEveSığar yeni uygulamasına da bilgilerimizi ve verilerimizi de gönüllü olarak giriyoruz.

Daha çok eklenecekler olabilir, bununla birlikte bu uygulamaların zaman kazandırıcı olup rahatlığı ile güvenlik amaçlı paylaşımlarımızdan yararlanıldığını da düşünürsek...

Aslında Çin’in yoluna hızla yaklaştığımızı da söyleyebiliriz. Kredi kartları, banka ve tapu bilgilerimiz...vs kişi kimlik numarası ve bina bilgileri olarak arsa, proje, vergi...vs bina kimlik numaralarının bile barkod olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. 

Korku ile canımızı ve canlarımızı korumamız için falan derken her türlü istihbaratın da dijitalleşerek yapay zeka ile geliştirildiğini biliyoruz.

Yine Kimlik numaraları ile okuduğumuz okullar, diplomalar, icra ve davalarımız, hatta hangi partiye üye olduğumuza kadar her türlü bilgilerimizin arşivi de mevcut olduğuna göre yeni dünya düzeni’ne cam tavan sendromu veya öğrenilmiş çaresizlik ile her ortamda bizlere dayatılan iktidarları da değiştiremediğimizi düşünüyorum.

Ülke içi iktidar, parti içi iktidar, birlik ve federasyon...vs ile de güçlendirilerek her kes gibi aydın, bilim insanı, demokrat, devrimci, sosyalist kişileri de etki altına alabiliyorlar.

Dolayısıyla aydınlanma neferi olan bizler ise değişen ve gelişen bu durumu doğru tahlil edip çözümlerimize göre örgütlenmemizi geliştiremediğimizi düşünüyorum.

Gün, ortak akılla durum tahlilimizi sağlıklı yapıp (genelde yapabiliyoruz) tespitlerimiz üzerine çözüm önerilerimize (genelde yapabiliyoruz) göre akıl ve bilim temelinde örgütlülüğümüzü (beceremiyoruz) sağlamamızı gerektirmektedir.

Mantıklarımızı zorlayıp enerjimizi harcayacağımız durumumuz, çözümlerimize ve sözüne sahip çıkacak kişileri buluşturmak zorundayız...😘

Gelecekte bizi nasıl bir dünya bekliyor: Aslında biliyoruz!..

📌 Küresel salgınla birlikte Çin’de çok yeni teknolojiler kullanılmaya başlandı. Öyle ki sadece 3 aylık bu süreçte, Çin yönetimi 2000 yeni teknolojiden faydalandı.

      Fakat Çin aslında uzun süredir çok farklı teknolojileri kullanıyor. Üstelik yakın bir gelecekte bunları dünyanın diğer şehirlerinde de görmemiz oldukça olası. Özetle neler olduğunu anlatayım. 

📌 Sosyal Kredi Sistemi
       Geçen yıl ticaret amacıyla Çin’den Türkiye’ye iki arkadaşım gelecekti. Planımıza göre ben de Ankara ve İstanbul’da onlara eşlik edecektim.
       Gelecekleri gün telefonuma mesaj atıp sadece bir kişi gelebileceklerini söylemiştiler. Diğer Çinli arkadaşım kredisi düşük olduğu için yurt dışına çıkamıyordu.                                                                                                                                           
📌 Yapay zeka entegre edilmiş kameralar ile anlık bir şekilde insanlara puan verecek ve bu puanlar sayesinde, Çin vatandaşları ya iyi vatandaş ya da kötü vatandaş olarak sınıflandırılacak.                                                                                                                                          
📌 Yapay zekaya sahip kameralar
      Çin'de yüz tanıma sistemine sahip kameralar her yerde. Yapay zekanın da dahil olduğu sistem korkutucu. Bilim kurgu gibi gelse de her şey gerçek.
      Sistem aynı anda yüzlerce kişiyi analiz ediyor. En önemli kısım sistemin psikolojik analizler yapabilmesi.
      Kamera görüş alanında bulunan bütün insanları tanımlıyor. Sakin mi sinirli mi olduğunu, yüzündeki mutluluk oranını, üstünde nasıl bir elbise olduğunu, saç rengini, cinsiyetini, adını soyadını hatta ırkını bile anında tespit edebiliyor.   
      Sistem herkesi izliyor, tanıştıkları diğer kişileri belirliyor ve iki hafta boyunca takipte kalabiliyor. 
      Üstelik sistem sadece yüzünü gördüğü kişileri değil, arkası dönük ve çok uzakta bulunan kişileri de tanımlayabiliyor. Bunu da şahsın hareketlerinden anlıyor.
      Herkesin yürüme şekli, kol ve bacak koordinasyonunun farklı olduğu bilgisi üzerinden hareket eden sistem, gün içerisinde herkesten topladığı bilgileri bir havuzda topluyor.
      Daha sonra sadece arkadan görülen bir şahıs tespit edilmek istendiğinde, hedef kişi havuzda bulunan örneklerle karşılaştırılıyor ve eşleştirme başlıyor. 
      Şu an Çin’de kullanılan bu teknoloji de çok yakın zamanda tüm dünyaya yayılacak.

      Zira bu teknoloji, güneydoğu Asya ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerine ihraç edilmeye hazır halde. Ve görüşmeler başlamış durumda.                                                                                                                                                                
📌 Kısacası Çin, şimdiden geleceği yaşıyor ve çok yakın zamanda Çin’in deneyimleri tüm dünyaya yayılacak.
      Fakat devletin birey üzerinde kontrolünün arttığı ve her anımızın gözetlendiği bir gelecekle karşılaşacağız.

      Bugün yaşanan salgın ise demokrasi ve insan hakları gibi itirazlarla bu sisteme karşı çıkanları da susturacağa benziyor. Çünkü hepimiz bunların gerekli olduğuna inandırılacağız. 

      Yazıma George Orwell’in kült romanı 1984’de geçen bir pasajla son vermek istiyorum:
       Biz, zorla boyun eğilmesinden hoşlanmayız. Bize kendi isteğinle uymalısın. Biz bize başkaldıranları yok etmeyiz. Akıllarını ele geçirip değiştirir, yeniden biçimlendiririz. Ondaki tüm kötülüğü yok eder, onu yalnız görünüşte değil, tüm gönlü ve tüm ruhuyla kendi tarafımıza çeker, sonra öldürürüz.         
                                                                                               
👇🏿👇🏿👇🏿                                                                                                                                                  👉 https://www.independentturkish.com/node/158166/t%C3%BCrkiyeden-sesler/gelecekte-bizi-nas%C4%B1l-bir-d%C3%BCnya-bekliyor-asl%C4%B1nda-biliyoruz

17 Nisan 2020 Cuma

COVID-19 salgınının yayılımı ile birlikte küresel ekonomiye ve bizlere etkileri ile ÖNERİLER

Sevgili Arkadaşlar,                                                                                    10.04.2020

Dünyada ve Ülkemizde devam eden pandemik hastalık olan COVID-19 salgınının yayılımı ile birlikte küresel ekonomiye ve bizlere etkilerini değerlendirmemizi zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizdeki ekonomik kriz ile birlikte sağlık sorunun ciddiyetini 11 Mart’taki gelişme ile birlikte anlamaya başladık. Önlemlerimizin yetersizliği ile beraber toplumsal dayanışmamızın yeterli olmadığını da yaşadık.
Öte yandan, insan yaşamın sürmesi için temel bazı etkinliklerin sürdürülmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda sektörlerimizde, öncelikle üretim yapılan fabrika ve işletmelerde alınması gereken bazı önlemler hakkında görüş ve önerilerimizi paylaşmayı görev biliyoruz.

Sektörümüzdeki yaklaşık iki aydır çalıştığımız turistik tesislerimizin önce bir kısmı olmak üzere son bir aydır neredeyse tamamı kapandı. Çoğu ise kapatıp çalışanlarını da eve gönderdi. Çalışma hayatındaki belirsizlikler kadar endişelerle kararlar aldık.
Öncesi ekonomik krizde sıkıntılı günler sürerken, sonrasında dünyadaki pandemik hastalık olan COVID-19 Salgını sonucu iş insanlarının masrafları haricinde neredeyse faaliyetleri kalmamıştı. Tesislerini kapatmalarında haklı olmakla birlikte, tedarikçilerine bilgi bile vermemeleri anlaşılır gibi değildi…
Kapanan tesislerin siparişleri üzerine özel üretilmiş ürünlerini bile teslim edemedik. Hatta kapılarından geri getirdik. Üretimi durdurmamak için döviz artışlarının etkisi ile fiyat artışı bir yana hammadde ve yarı mamül ürünleri piyasadan tedariğinde bile zorlandık. Kapanan tesislerin mevcut siparişlerinin üretimlerini de durdurmak zorunda kaldık.
Stoğumuza yaptırdığımız ürünlerin fazlalaşması sonucu Nisan ayı başında Kısa Çalışma’ya başvurduk. Üretimlerimizi durdurduk.
Salgınla mücadeleye destek için stoklarımızdaki ürünler ile plastik şişelerimizin üretimlerini sürdürerek satışlarını da yapıyoruz.

Tedarikçiler olarak bu gelişmelere karşın, stok satışı ile istenen siparişlere göre sanayiciler olarak üretimlerimizi sürdürmeye çalıştık, çalışıyoruz.

Açıklanan önlemler artan sıkıntılara ve belirsizliklere çare olabilecek mi? Bu adımlar özellikle iş dünyası ve çalışma hayatı için yeterli görünüyor mu?
Tesislerini kapatanlar haklı olsalar bile, siparişlerini alıp borçlarını da ödemeleri gerekmez mi?
Bizler ise, ne zaman tahsil edeceğimizi bilemediğimiz alacaklarımız ve özel ürettiğimiz stoktaki ürünleri ne zaman teslim edeceğimiz ve parasının tahsil süresi belli olmayan bir durumla baş başa kaldık. Önümüzdeki süreçte; maaşlar, kredi taksitleri, kredi kartları, çek, senet, kira, aidatlar, elektrik, su, SGK ve vergiler...vs ödemelerimizi ödeyerek fabrika ve işyerlerimizi geleceğe nasıl taşıyacağız? Çalışanlarımıza nasıl sahip çıkacağız?
Parası olup borcunu ödemiyorsa, banka ve kamu da alacaklarını faizsiz ertelemiyorsa, özellikle biz KOBİ’ler istihdamı koruyup çalışmalarımızı nasıl sürdüreceğiz?

Son yıllarda sıklaşan pandemik hastalıklar sonucu artan salgınlar için üretimimizi güçlendirebilmemiz amacıyla hammaddesi bile üretilen ürünleri tüketerek bağımsızlığımız sonucu her türlü krizle baş edebileceğimizi biliyoruz. Ekonomimizin ve sanayimizin temelini KOBİ’ler oluşturuyorsa teşvik ve desteklerde gereken önlemlerinde KOBİ’lerin temelinde alınması gerekiyor.

• Her bir başlığını ortak akılla çalışıp oda, dernek, federasyon, vakıf ve birlikler...vs doğal olarak TOBB, TESK, TESKOMB…gibi çatı örgütleri ile uyarılarımızı yetkililere ulaştırarak planlama yapılması için tarihsel görevimizi yapmamızı da gerektiriyor.

      Örneğin; Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu,
          Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacıları Birliği Yönetimleri ve Kurulları,
            İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve Kurulları...gibi
Sağlık krizi süreci, bugünkü şekilde yönetilecek olursa yaklaşık üç dört ay daha evde kalabiliriz. Salgının kontrol altına alınması da yıl sonunu bulabilir.
          Örneğin; maske konusu, nereden nasıl edinileceği belli değil. Önce e-pttkargo sitesine girilecek, sonra e-devlet sitesinden girilecek, diye açıklandı. Önce pttkargo bugün eczaneler dağıtacak dendi!... Henüz sınırlı kişiye şifre gitmiş. Satışı bile yasak. Ama kullanmak zorunlu!..

Ancak salgın kontrol altına alınıp etkisini sürdürüp aşı ve tedavisi bulunamasa bile, 2020 yılı sonunda dünyadaki salgının ilk dalgasının göğüslendiği, aşı ve tedavisinin de netleşebileceği söylenebilir. Bilindiği üzere “uzun bir yolumuz var” ama sağlık süreci ile ekonomik süreci de birlikte planlayarak süreci kontrol altında yürüterek günlerimizi de verimli geçirebiliriz.

Bunlar iyimser öngörüm olup görüşlerinize de saygım var.



Bunlarla birlikte yeni dünya düzeni ve ekonomik gelişmeleri birkaç başlıkta değerlendirebiliriz. SALGIN GEÇİNCE, EKONOMİ ve biz iş insanlarını neler bekliyor?
• Dünya ekonomisi ile ticaretini yeniden kurmaya çalışanlar ise askeri savaşlar yerine ticaret savaşlarına maske ve sağlık ekipmanları savaşını da katarak “canın mı, paran mı?” temelinde korku imparatorluğunu güçlendirerek sürdürmektedirler.
• Kuşak yol projesi ile lojistik zincirini de geliştiren Çin ve küresel firmalar ise 2020 yılında salgın ile birlikte yeni tedarik zinciri ve yeni tüketim alışkanlığı kazandırdıklarını, kazandıracaklarını düşünüyoruz.
• Teknolojinin gelişmesi, ulaşım ve lojistiğin kolaylaştığı, her geçen gün iletişim ve yapay zekaya kadar bağımlılığın geliştiği küresel ortamda, yeni yeni virüsler sonucu yeni yeni salgınların da yaşanacağını biliyoruz. Halk sağlığı için sağlık altyapımızı ile sağlık ordumuz kadar tüm sektörel ordularımızı seferberliğe hazırlamalıyız.
• Her kes kayıp etse de, bazıları çok fazla kazanıyor. Küresel firmalar, paralarını hangi ürünlere ve nereye yatırım yapacağını belirleyerek ülkelerin bağımlılığını daha fazla arttırdıklarını söyleyebiliriz.
• Ülkelerin Korona Virüs salgını ile uğradığı ekonomik tahribat ve zararlarını belirleyerek yeni görevlere hazırlanabiliriz.
• Çek ve senetler ile açık hesap alacakların tahsil edilememesi ve  siparişlere göre üretilmiş ürünlerin bile teslim edilemeyişi sonucu stokta birikmesi…gibi durumlar “mücbir sebep” olmadığına göre sorunun ötelenmesi olduğu düşünülebilir.
            • Bununla birlikte tahsilatını yapamayan iş insanları maaş, kira, sigorta, aidat, krediler, SGK, vergi..vs zorunlu ödemeleri “sicil affı” ile yeniden kredilendirilerek ötelenmesi ise sorunun geçiştirilmesinin adaletli olmayacağını düşündürmektedir. Yaşanan her sorunun daha fazla kredi verilerek atlatabileceğini düşünmenin ise çıkmaz yol olacağı da bilinmelidir.
            • Ertelenmiş biriken ödemelerin ise günü geldiğinde ödenmeyen alacakların tahsili ile kapatılması zordur. Tedarik zincirinin yeniden işlerlik kazanması kadar üretimlerin normale dönmesi de zaman alacaktır. Çalışma hayatının normale dönmesi ise işsizliğin artmış olması nedeniyle yeni istihdamları da geciktirecektir. Nitelikli işgücü kayıplarını da düşünersek küresel ekonomide yerimizi korumamızın bile güçleşeceğini söyleyebiliriz.
• Krizler nedeniyle ertelenen icralar kadar iflaslar ile birçok fabrika ve işyerlerinin kapanması gündemimize gireceği öngörülmedir. İşsizliğin artması ile can ve mal güvenliği sorununun gündemimize gelebileceği de bilinmelidir.
• Ne kadar kısa sürede normal koşullara girebilirsek üretimlerimiz kadar tüketimlerimizi de normale döndürebilmek için katkı koymamızı da zorunlu kılmaktadır.
• Sürenin uzaması ise, yeni dünya düzeni’nde yeni işbölümlerini de gündemimize getirebilir. Bu konuda hayal gücümüz, araştırmalarımız ile bilgi birikimlerimizi ortak akılla öngörülerimizi geliştirerek yapılanmamız ve yatırımlarımızı yapmamız için kurum ve kuruluşlarımızla birlikte çalışmamız gerekiyor.
• Ekonomimizde oluşacak zorlukları bugünden öngörüp önlemleri belirleyip ulusal bazda planlamayı ve yapılanmayı bugünden yapabiliriz.

Daha söylenebilecek çok şey olsa bile, görüş ve önerileriniz ile ortak akılla doğru kararlarla gelecek planlamamızı yapabiliriz.
Bu yaklaşımın iş dünyasına ekonomik yavaşlamanın süresine ilişkin bir öngörü kazandırabileceği ve ekonomik etkinliklerin daha hızlı toparlanmasına olanak sağlayabileceğini düşünüyoruz.

Özetlersem; salgın ile verilen mücadelede toplumsal bir dayanışmayı gerektirdiğini biliyoruz. Sorun küresel olduğu kadar çözümü de küresel olacaktır. Bugünden her birimizin farklı bilgi, deneyim ve öngörüleri ile zenginliğimizi paylaşmamızın zamanı olduğunu düşünüyorum.
1. İşçi çıkarılmasının önlemek için söz konusu kısa çalışma ödeneği, gelişen süreç nedeniyle tamamının ödenmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle, acilen işsizlik fonunun devreye sokularak çalışanların ücretlerinin tamamının ödenmesi gerekmektedir.
2. İcra işlemlerinin durdurulması, çek ödemelerine getirilen korumacılık, 3 ay süre ile kira ödemelerinin ödenmemesine yol açacak tedbirler, vatandaşın vatandaşa olan borcunu ödemedeki her aksama, piyasada zincirleme olarak tüm kesimlere yansıyacaktır. Hatta kötü niyetli kişilerce bu durum kullanılarak, ödemelerin de tamamen durma noktasına gelmiş olmasıdır. Vatandaş can derdinde olup diğer yandan yıllarını verdiği şirketinin geleceği endişesine sıkışıp kalmıştır.
3. Devletin kaynaklarını, yurtdışı örneklerinde gördüğümüz üzere işverenin işlerini sürdürmesini sağlayacak, vatandaşların da yaşamsal ihtiyaçlarını giderecek ödemeleri üstleneceği gündür. Herkesin kamuya olanlar dışındaki borçlarını ve maaşlarını ödeyebilmesi sağlanabilmelidir. Devlet, kara gün dostu olup gün, işverene, çalışana, vatandaşa nefes verme günüdür.

Ayrıca orta ve uzun dönem için,
1. Salgın nedeniyle sağlık krizinin uzun sürmesi durumunda vergi, prim, kredi ve borç ertelemelerinin şirketleri kurtarmaya yetmeyeceğinden, salgın krizi boyunca şirketler gelir elde edemeyecekleri için kriz bittiğinde vergi ve SGK primi dahil ötelenmiş borçları ödeyemeyecekleri,
2. Sağlık krizi geçene kadar şirketlere devletçe nakit para verilmemesi ve borçları devlet tarafından üstlenilmemesi halinde çoğunluğun batacağını, yeniden normale dönüldüğünde ortada üretim ve istihdam sağlayacak şirketlerin az kalacağını,
3. Şirketlerin geleceğine yönelik teşvik ve desteklerin verilmemesi durumunda, batan şirketlere verilmeyen kaynağı bankalara verilmek zorunda kalınabileceği için o zaman da senelerce sürecek bir işsizlik, durgunluk ve yoksullukla karşı karşıya kalınabileceği,
4. İçinde bulunulan sağlık krizi döneminde hane halklarına yardım etmenin en iyi yolunun üretim ve istihdam sağlayan şirketlere yardım etmek olduğunu, insanların işsiz kalmalarının ancak bu şekilde önlenebileceğini,
5. Şirketlerin yaşatılmasına karar vermesi halinde, batık olan şirketleri değil gerçekten üretim ve istihdam yapan şirketlerin kurtarılması gerekmektedir.

Salgınla bizden daha büyük boyutlarda uğraşan Avrupa ülkeleri, sanayicilerin yukarıda belirttiğimiz adımları attılar. Çalışanlarına, sanayicilerine, üreticilerine, işsizlerine, yani ekonomik sıkıntıyı yaşayan her kesime devletin ödeme garantisini verdiler.

“Yaşadığımız bu krizi, bilimin ışığında ve dayanışma ile aşacağımıza inancım tamdır.”

          Vicdanınızı ve umudumuzu karartmadan sevgiyle, keyifle, sağlıcakla evde kalın...



10 Nisan 2020 Cuma

Krizlere karşı Öneriler ve Turizm Tedarikçileri 10.04.2020

Sevgili Arkadaşlar,                                      10.04.2020 


Dünyada ve Ülkemizde devam eden pandemik hastalık olan COVID-19 salgınının yayılımı ile birlikte küresel ekonomiye ve bizlere etkilerini değerlendirmemizi zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizdeki ekonomik kriz ile birlikte sağlık sorunun ciddiyetini 11 Mart’taki gelişme ile birlikte anlamaya başladık. Önlemlerimizin yetersizliği ile beraber toplumsal dayanışmamızın yeterli olmadığını da yaşadık.

Öte yandan, insan yaşamın sürmesi için temel bazı etkinliklerin sürdürülmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda sektörlerimizde, öncelikle üretim yapılan fabrika ve işletmelerde alınması gereken bazı önlemler hakkında görüş ve önerilerimizi paylaşmayı görev biliyoruz.

Sektörümüzdeki yaklaşık iki aydır çalıştığımız turistik tesislerimizin önce bir kısmı olmak üzere son bir aydır neredeyse tamamı kapandı. Çoğu ise kapatıp çalışanlarını da eve gönderdi. Çalışma hayatındaki belirsizlikler kadar endişelerle kararlar aldık.

Öncesi ekonomik krizde sıkıntılı günler sürerken, sonrasında dünyadaki pandemik hastalık olan COVID-19 Salgını sonucu iş insanlarının masrafları haricinde neredeyse faaliyetleri kalmamıştı. Tesislerini kapatmalarında haklı olmakla birlikte, tedarikçilerine bilgi bile vermemeleri anlaşılır gibi değildi…

Kapanan tesislerin siparişleri üzerine özel üretilmiş ürünlerini bile teslim edemedik. Hatta kapılarından geri getirdik. Üretimi durdurmamak için döviz artışlarının etkisi ile fiyat artışı bir yana hammadde ve yarı mamül ürünleri piyasadan tedariğinde bile zorlandık. Kapanan tesislerin mevcut siparişlerinin üretimlerini de durdurmak zorunda kaldık.

Stoğumuza yaptırdığımız ürünlerin fazlalaşması sonucu Nisan ayı başında Kısa Çalışma’ya başvurduk. Üretimlerimizi durdurduk.

Salgınla mücadeleye destek için stoklarımızdaki ürünler ile plastik şişelerimizin üretimlerini sürdürerek satışlarını da yapıyoruz.

Tedarikçiler olarak bu gelişmelere karşın, stok satışı ile istenen siparişlere göre sanayiciler olarak üretimlerimizi sürdürmeye çalıştık, çalışıyoruz.

Açıklanan önlemler artan sıkıntılara ve belirsizliklere çare olabilecek mi? Bu adımlar özellikle iş dünyası ve çalışma hayatı için yeterli görünüyor mu?

Tesislerini kapatanlar haklı olsalar bile, siparişlerini alıp borçlarını da ödemeleri gerekmez mi?

Bizler ise, ne zaman tahsil edeceğimizi bilemediğimiz alacaklarımız ve özel ürettiğimiz stoktaki ürünleri ne zaman teslim edeceğimiz ve parasının tahsil süresi belli olmayan bir durumla baş başa kaldık. Önümüzdeki süreçte; maaşlar, kredi taksitleri, kredi kartları, çek, senet, kira, aidatlar, elektrik, su, SGK ve vergiler...vs ödemelerimizi ödeyerek fabrika ve işyerlerimizi geleceğe nasıl taşıyacağız? Çalışanlarımıza nasıl sahip çıkacağız?

Parası olup borcunu ödemiyorsa, banka ve kamu da alacaklarını faizsiz ertelemiyorsa, özellikle biz KOBİ’ler istihdamı koruyup çalışmalarımızı nasıl sürdüreceğiz?

Son yıllarda sıklaşan pandemik hastalıklar sonucu artan salgınlar için üretimimizi güçlendirebilmemiz amacıyla hammaddesi bile üretilen ürünleri tüketerek bağımsızlığımız sonucu her türlü krizle baş edebileceğimizi biliyoruz. Ekonomimizin ve sanayimizin temelini KOBİ’ler oluşturuyorsa teşvik ve desteklerde gereken önlemlerinde KOBİ’lerin temelinde alınması gerekiyor.

• Her bir başlığını ortak akılla çalışıp oda, dernek, federasyon, vakıf ve birlikler...vs doğal olarak TOBB, TESK, TESKOMB…gibi çatı örgütleri ile uyarılarımızı yetkililere ulaştırarak planlama yapılması için tarihsel görevimizi yapmamızı da gerektiriyor.
Örneğin; Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu, Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacıları Birliği Yönetimleri ve Kurulları,
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve Kurulları...gibi

Sağlık krizi süreci, bugünkü şekilde yönetilecek olursa yaklaşık üç dört ay daha evde kalabiliriz. Salgının kontrol altına alınması da yıl sonunu bulabilir.
Örneğin; maske konusu, nereden nasıl edinileceği belli değil. Önce e-pttkargo sitesine girilecek, sonra e-devlet sitesinden girilecek, diye açıklandı. Önce pttkargo bugün eczaneler dağıtacak dendi!... Henüz sınırlı kişiye şifre gitmiş. Satışı bile yasak. Ama kullanmak zorunlu!..

Ancak salgın kontrol altına alınıp etkisini sürdürüp aşı ve tedavisi bulunamasa bile, 2020 yılı sonunda dünyadaki salgının ilk dalgasının göğüslendiği, aşı ve tedavisinin de netleşebileceği söylenebilir. Bilindiği üzere “uzun bir yolumuz var” ama sağlık süreci ile ekonomik süreci de birlikte planlayarak süreci kontrol altında yürüterek günlerimizi de verimli geçirebiliriz.

Bunlar iyimser öngörüm olup görüşlerinize de saygım var.

Bunlarla birlikte yeni dünya düzeni ve ekonomik gelişmeleri birkaç başlıkta değerlendirebiliriz. SALGIN GEÇİNCE, EKONOMİ ve biz iş insanlarını neler bekliyor?

• Dünya ekonomisi ile ticaretini yeniden kurmaya çalışanlar ise askeri savaşlar yerine ticaret savaşlarına maske ve sağlık ekipmanları savaşını da katarak “canın mı, paran mı?” temelinde korku imparatorluğunu güçlendirerek sürdürmektedirler.
• Kuşak yol projesi ile lojistik zincirini de geliştiren Çin ve küresel firmalar ise 2020 yılında salgın ile birlikte yeni tedarik zinciri ve yeni tüketim alışkanlığı kazandırdıklarını, kazandıracaklarını düşünüyoruz.
• Teknolojinin gelişmesi, ulaşım ve lojistiğin kolaylaştığı, her geçen gün iletişim ve yapay zekaya kadar bağımlılığın geliştiği küresel ortamda, yeni yeni virüsler sonucu yeni yeni salgınların da yaşanacağını biliyoruz. Halk sağlığı için sağlık altyapımızı ile sağlık ordumuz kadar tüm sektörel ordularımızı seferberliğe hazırlamalıyız.
• Her kes kayıp etse de, bazıları çok fazla kazanıyor. Küresel firmalar, paralarını hangi ürünlere ve nereye yatırım yapacağını belirleyerek ülkelerin bağımlılığını daha fazla arttırdıklarını söyleyebiliriz.
• Ülkelerin Korona Virüs salgını ile uğradığı ekonomik tahribat ve zararlarını belirleyerek yeni görevlere hazırlanabiliriz.
• Çek ve senetler ile açık hesap alacakların tahsil edilememesi ve siparişlere göre üretilmiş ürünlerin bile teslim edilemeyişi sonucu stokta birikmesi…gibi durumlar “mücbir sebep” olmadığına göre sorunun ötelenmesi olduğu düşünülebilir.
• Bununla birlikte tahsilatını yapamayan iş insanları maaş, kira, sigorta, aidat, krediler, SGK, vergi..vs zorunlu ödemeleri “sicil affı” ile yeniden kredilendirilerek ötelenmesi ise sorunun geçiştirilmesinin adaletli olmayacağını düşündürmektedir. Yaşanan her sorunun daha fazla kredi verilerek atlatabileceğini düşünmenin ise çıkmaz yol olacağı da bilinmelidir.
• Ertelenmiş biriken ödemelerin ise günü geldiğinde ödenmeyen alacakların tahsili ile kapatılması zordur. Tedarik zincirinin yeniden işlerlik kazanması kadar üretimlerin normale dönmesi de zaman alacaktır. Çalışma hayatının normale dönmesi ise işsizliğin artmış olması nedeniyle yeni istihdamları da geciktirecektir. Nitelikli işgücü kayıplarını da düşünersek küresel ekonomide yerimizi korumamızın bile güçleşeceğini söyleyebiliriz.
• Krizler nedeniyle ertelenen icralar kadar iflaslar ile birçok fabrika ve işyerlerinin kapanması gündemimize gireceği öngörülmedir. İşsizliğin artması ile can ve mal güvenliği sorununun gündemimize gelebileceği de bilinmelidir.
• Ne kadar kısa sürede normal koşullara girebilirsek üretimlerimiz kadar tüketimlerimizi de normale döndürebilmek için katkı koymamızı da zorunlu kılmaktadır.
• Sürenin uzaması ise, yeni dünya düzeni’nde yeni işbölümlerini de gündemimize getirebilir. Bu konuda hayal gücümüz, araştırmalarımız ile bilgi birikimlerimizi ortak akılla öngörülerimizi geliştirerek yapılanmamız ve yatırımlarımızı yapmamız için kurum ve kuruluşlarımızla birlikte çalışmamız gerekiyor.
• Ekonomimizde oluşacak zorlukları bugünden öngörüp önlemleri belirleyip ulusal bazda planlamayı ve yapılanmayı bugünden yapabiliriz.

Daha söylenebilecek çok şey olsa bile, görüş ve önerileriniz ile ortak akılla doğru kararlarla gelecek planlamamızı yapabiliriz.

Bu yaklaşımın iş dünyasına ekonomik yavaşlamanın süresine ilişkin bir öngörü kazandırabileceği ve ekonomik etkinliklerin daha hızlı toparlanmasına olanak sağlayabileceğini düşünüyoruz.

Özetlersem; 
salgın ile verilen mücadelede toplumsal bir dayanışmayı gerektirdiğini biliyoruz. Sorun küresel olduğu kadar çözümü de küresel olacaktır. Bugünden her birimizin farklı bilgi, deneyim ve öngörüleri ile zenginliğimizi paylaşmamızın zamanı olduğunu düşünüyorum.
1. İşçi çıkarılmasının önlemek için söz konusu kısa çalışma ödeneği, gelişen süreç nedeniyle tamamının ödenmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle, acilen işsizlik fonunun devreye sokularak çalışanların ücretlerinin tamamının ödenmesi gerekmektedir.
2. İcra işlemlerinin durdurulması, çek ödemelerine getirilen korumacılık, 3 ay süre ile kira ödemelerinin ödenmemesine yol açacak tedbirler, vatandaşın vatandaşa olan borcunu ödemedeki her aksama, piyasada zincirleme olarak tüm kesimlere yansıyacaktır. Hatta kötü niyetli kişilerce bu durum kullanılarak, ödemelerin de tamamen durma noktasına gelmiş olmasıdır. Vatandaş can derdinde olup diğer yandan yıllarını verdiği şirketinin geleceği endişesine sıkışıp kalmıştır.
3. Devletin kaynaklarını, yurtdışı örneklerinde gördüğümüz üzere işverenin işlerini sürdürmesini sağlayacak, vatandaşların da yaşamsal ihtiyaçlarını giderecek ödemeleri üstleneceği gündür. Herkesin kamuya olanlar dışındaki borçlarını ve maaşlarını ödeyebilmesi sağlanabilmelidir. Devlet, kara gün dostu olup gün, işverene, çalışana, vatandaşa nefes verme günüdür.

Ayrıca orta ve uzun dönem için,
1. Salgın nedeniyle sağlık krizinin uzun sürmesi durumunda vergi, prim, kredi ve borç ertelemelerinin şirketleri kurtarmaya yetmeyeceğinden, salgın krizi boyunca şirketler gelir elde edemeyecekleri için kriz bittiğinde vergi ve SGK primi dahil ötelenmiş borçları ödeyemeyecekleri,
2. Sağlık krizi geçene kadar şirketlere devletçe nakit para verilmemesi ve borçları devlet tarafından üstlenilmemesi halinde çoğunluğun batacağını, yeniden normale dönüldüğünde ortada üretim ve istihdam sağlayacak şirketlerin az kalacağını,
3. Şirketlerin geleceğine yönelik teşvik ve desteklerin verilmemesi durumunda, batan şirketlere verilmeyen kaynağı bankalara verilmek zorunda kalınabileceği için o zaman da senelerce sürecek bir işsizlik, durgunluk ve yoksullukla karşı karşıya kalınabileceği,
4. İçinde bulunulan sağlık krizi döneminde hane halklarına yardım etmenin en iyi yolunun üretim ve istihdam sağlayan şirketlere yardım etmek olduğunu, insanların işsiz kalmalarının ancak bu şekilde önlenebileceğini,
5. Şirketlerin yaşatılmasına karar vermesi halinde, batık olan şirketleri değil gerçekten üretim ve istihdam yapan şirketlerin kurtarılması gerekmektedir.

Salgınla bizden daha büyük boyutlarda uğraşan Avrupa ülkeleri, sanayicilerin yukarıda belirttiğimiz adımları attılar. Çalışanlarına, sanayicilerine, üreticilerine, işsizlerine, yani ekonomik sıkıntıyı yaşayan her kesime devletin ödeme garantisini verdiler.

“Yaşadığımız bu krizi, bilimin ışığında ve dayanışma ile aşacağımıza inancım tamdır.”
Vicdanınızı ve umudumuzu karartmadan sevgiyle, keyifle, sağlıcakla evde kalın...💕